Wednesday, May 30, 2007

OSTEOPATİ

Osteopati kelimesinin kökeni "kemik" anlamına gelen "osteo"dan geliyor. Her ne kadar bu anlamıyla osteopati denilince, kemik sorunlarına şifa getirmek, sırt ve ense ağrılarını dindirmek amacıyla yapılan uygulamalar...


Osteopati kelimesinin kökeni "kemik" anlamına gelen "osteo"dan geliyor. Her ne kadar bu anlamıyla osteopati denilince, kemik sorunlarına şifa getirmek, sırt ve ense ağrılarını dindirmek amacıyla yapılan uygulamalar anlaşılsa da bu bilimin uygulandığı alanlar tahmin edildiğinden çok daha geniş.

Biyomekanik prensipler üzerine kurulu teknikler ve elle uygulanan bir doğal terapi türü olan osteopati, sadece adale ve kemik sorunlarında değil, aynı zamanda vücudun diğer işlevsel (fonksiyonel) düzensizliklerinde de uygulanıyor.

Amerika'da 1870'li yıllarda Missouri'li bir doktor olan Andrew Taylor Still tarafından geliştirilmiş olan bu doğal terapi yöntemi, bugün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bilimsel bir tedavi olarak kabul ediliyor. Bazı ülkelerde osteopati eğitimi, beş yıl gibi uzun bir zaman alıyor ve osteopati tekniklerinin öğretiminin yanı sıra anatomi, fizyoloji, pataloji ve genel tıp bilgilerini de içeriyor.

Still, herhangi bir organdaki sorunun, ilk bakışta belli olmasa bile, vücudun bir başka yerine de düzensizlik getirdiğine inanıyordu. Günümüzde bu inanç tüm bütüncül terapilerin esasını oluşturuyor. Örneğin, mide sinirleri ense ve sırttan geçiyor. Bu seviyedeki bir sıkışma kişide hazımsızlık yaratabiliyor. Geleneksel tıpta bu ilişki göz önüne alınmadığı gibi, kişi, tercihi iki değişik doktora gitmek olmadığı halde genelde hazımsızlık için bir doktora, ense ve sırt ağrıları içinse bir başka doktora görünmek durumunda kalıyor. Ancak osteopat, baş, ense, sırt, siyatik, eklemlerde görülen ağrılar, adale sorunları, sporla ilgili yaralanmalarda başvurulması gereken uzman olduğu gibi, artritik durumlarda, astım, jinekolojik düzensizlikler, kronik yorgunluk, uyku sorunları, hamile kadınların doğuma hazırlanmaları ve forseps yardımıyla doğmuş bebeklerdeki bazı sorunlara yardımcı olabiliyor.

Osteopat ile fizyoterapist arasındaki fark ise, osteopatın hastanın sadece sorunlu organını değil, bütün vücudunu ele almasında bulunuyor. Örneğin bir diz incinmesinde, fizyoterapist sadece o diz ile ilgilenirken osteopat, hastanın bacak, kalça, ayak ve sırtını da inceler ve bu incinmenin vücudun diğer taraflarını nasıl etkilediğine bakar.

Bu inceleme sonucu osteopatın vereceği tedavi, kan dolaşımını, lenf ve sinir sistemini de göz önünde tutacak nitelikte oluyor. Osteopati bütün vücudu ve vücuttaki değişik sistemleri içine alacak şekilde bir yaklaşım gösteriyor.

Masaj ve esnetme, adaleleri gevşetme, incinme sonucu sınırlanmış eklemlere hareket getiren uygulamalar, özellikle küçük çocuklarda boyuna uygulanan hafif baskılar osteopatın kullandığı teknikler arasında yer alıyor.

Osteopat, elle uyguladığı tekniklerin yanı sıra kişiye vücudunu nasıl taşıması gerektiği, sorunlarının nedenleri, bu sorunları ortadan kaldıracak öneriler ve günlük hayatında uygulaması gereken egzersizler konusunda da açıklamalarda bulunuyor.

Bugünkü yaşam temposu ve şekli, gelişmiş ülkelerde bel ve boyun ağrısını rahatsızlıklar listesinin en başına getiriyor. Osteopatinin, bilgisayar önünde uzun saatler geçiren büyük bir kitlenin yer aldığı Batı Avrupa ülkelerinde çok yaygın bir doğal tedavi haline gelmiş olması şaşırtıcı değil. Bugün Türkiye'de de çok yaygın olmasa da osteopati uygulanıyor.
http://www.dunyaonline.com/155429.asp






Recai YAHYAOĞLU

No comments: