Friday, May 18, 2007

DEMİR

Vücudumuzda oksijeni demir taşıyor

Kan dolaşımında demirin nasıl yer aldığını şu şekilde özetleyebiliriz:
Yiyip içtiklerimizden alınan besinler kana geçer, oradan da organlara dağıtılır. Havadaki oksijen de akciğerlerden kana geçer; önce kalbe, sonra organlara ulaştırılır. Kan, bütün organların oksijen ve besin ihtiyaçlarını karşılar.

Kanda oksijen taşıyan kırmızı hücrelere alyuvarlar adı verilir. Bu hücreler en iyi şekilde işleyebilmeleri için düzenli olarak üretilmelidirler. Yaşlanan hücreler dalak tarafından devre dışı bırakılır ve kemik iliğinde yeni hücreler üretilerek kana verilir.

Alyuvarların oksijen taşıyabilmeleri için içlerinde kırmızı renklerini veren hemoglobin proteini ve bu proteine bağlı “demir” bulunur. Demir vücutta üretilemediğinden besinlerle alınması zorunludur.

Besinlerle alınan demir sindirim sisteminden kana geçtiğinde bazı taşıyıcılar tarafından alınır ve alyuvarların yapım yeri olan kemik iliğine götürülür. İhtiyaç fazlası ise çeşitli organlarda depolanır. Günlük demir ihtiyacı besinlerle karşılanamadığında bu depolardan faydalanılır.
Günlük alım yetersiz olduğunda veya aşırı ihtiyaç halinde depolar tükenir ve alyuvarların üretimi aksamaya başlar.

Üretim aksaması ilk başlarda vücudun aldığı çeşitli önlemlerle giderilmeye çalışılır. Önlemler yetersiz kaldığında "kansızlık" yani demir eksikliğine bağlı olarak alyuvarların yetersiz üretilmesinden kaynaklanan durum vücutta çeşitli belirtiler vermeye başlar.

Demir eksikliğinde neler olur?

Demir eksikliğinde, vücudun savunma kalkanı incelir. Oksijen gibi, her sağlıklı hücrenin ihtiyacı olan bir maddeyi taşımakla görevli demir vücutta yeteri kadar bulunamazsa, bağışıklık sistemi zayıflayacak, kapılar bütün hastalıklara açık hale gelecektir.

Demir yetersizliğinde, hemoglobin yeterli miktarda oluşturulamaz. Alyuvarlar küçülür, soluk renkli olur ve yeterli oksijen taşıyamazlar. İngilizce’de “yorgun kan (tired blood)” deyişi, demir eksikliği olan ve organlara, kaslara yeteri kadar oksijen taşıyamayan kanı tanımlamak için kullanılır. Yorgun kan ise “yorgun vücuda” yol açacaktır.

Demir sadece kan için değil, beyin için de hayati öneme sahiptir. Bir sinir hücresinden diğerine mesaj taşıyan “nörotransmitter”ler, sinir ileticileri görevlerini yerine getirebilmek için demire ihtiyaç duyarlar. Demir eksikliği çeken bir kişinin vücudu kadar, beyni de “yorgun” olur.

Demir eksikliği ve demir eksikliğinin sonucu olarak ortaya çıkan kansızlık (anemi), kendini aşağıdaki belirtilerle gösterebilir:

• Ciltte solukluk (özellikle çocukların yüzünde; yetişkinlerin el ayası ve tırnak diplerinde)
• Güçsüzlük
• Yorgunluk, halsizlik, çabuk yorulma
• Baş dönmesi
• Nefes darlığı
• Çarpıntı
• Odaklanmada güçlük
• Hafızada zayıflık
• Beyin işlevlerinde bozukluk
• Enfeksiyonlara daha kolay yakalanma, sık hastalanma
• İştahsızlık
• Fazla üşüme
• Kabızlık
• Tırnakların çatlaması, kırılgan olması
• Çocuklarda öğrenme güçlükleri ve davranış bozuklukları

Demir eksikliği hangi durumlarda görülebilir?

Demir vücutta üretilmediği için dışarıdan alınması zorunlu olan bir mineraldir. Demir eksikliğinin en önemli sebeplerinden biri beslenme ile yeteri kadar demir alınamamasıdır. Fakat geçirilen hastalıklar veya belirli yaşlar nedeniyle demir ihtiyacının artması da söz konusudur.

Etyemezlik (vejetaryenlik ve veganlık): Vejetaryenler et, sakatat yemezler. Veganlar ise, yiyecek seçimlerini daha da kısıtlayarak süt ve yumurta da dahil olmak üzere, hayvansal hiçbir besini yemezler.

Vücudun en iyi şekilde emebileceği ve kullanabileceği demir, kırmızı sakatatlarda ve hayvansal gıdalarda bulunmaktadır. Baklagiller, tahıllar, kuru meyveler demir içerse de, bitkisel kaynaklarda bulunan demir vücutta yeteri kadar değerlendirilememektedir.

Dolayısıyla, hayvansal besinleri tüketmeyen kişilerde demir eksikliği görülmesi muhtemeldir.
Günümüzde reiki gibi birçok “new age” din, takipçilerine et yememeyi telkin etmektedir. Yurtdışından ithal akım ve felsefeler, insanlara, etsiz hayatı övmektedir. Bunun sonucu olarak gittikçe daha fazla insan, bağışıklık sistemleri zayıflamış, renkleri solmuş bir şekilde, hastalıklara açık kapı bırakarak yaşamaya başlamıştır.

Yoksulluk veya zayıflama diyetleriyle yetersiz beslenme de demir eksikliğine yol açabilmektedir.

Hamilelik ve emzirme dönemi: Hamilelik döneminde anne, iki kişilik demir ihtiyacını karşılayacak şekilde beslenmelidir. Hamilelik döneminde artan kan hacmi nedeniyle de daha fazla demire ihtiyaç duyulmaktadır.

Belirli yaş grupları: Bebekler anne karnında geçirdikleri dokuz ay boyunca, kendi vücutlarında, dünyaya geldiklerinde altı ay yetecek kadar demir depolamaktadırlar. Anne karnında dokuz ayını tamamlayamadan dünyaya gelen prematüre bebeklerin ise bu deposu yeteri kadar dolmamıştır.

Bir ila üç yaş arasındaki çocuklar yemek yerken çok seçici olabildikleri için demir eksikliği görülebilir. Çok hızlı bir büyüme dönemi olan ergenlikte bütün minerallere olduğu gibi, demire olan ihtiyaç da artmaktadır.

Adet görme çağındaki genç kız ve kadınlarda da, aylık kan kayıplarına bağlı olarak daha fazla demir ihtiyacı görülmektedir.

Sporcular: Yüksek mukavemet gerektiren sporlarla uğraşan kişilerin demir ihtiyaçları daha fazladır. Uzun saatler spor yapan sporcularda demir depoları tükenebilir.

Hastalıklar: Ülser kanamaları ve parazit enfeksiyonları ile uzun süren ishaller, sindirim sistemi bozuklukları demir eksikliğine yol açabilir.

Sigara: Sigara içmek kansızlık riskini arttırır çünkü sigara içimi sırasında ortaya çıkan karbon-monoksitten üretilmiş olan karboksi-hemoglobinin, oksijen taşıma kapasitesi yoktur.

Aşırı çay ve kahve tüketimi: Çay ve kahvenin aşırı tüketilmesi, demir emilimini azaltmaktadır.

Demirden zırh nasıl sağlamlaştırılır?

Demir bakımından en zengin yiyecekler karaciğer, kırmızı et, yumurta, balık, istiridye, midye ve karidestir. Bitkisel kaynakları fasulye, nohut, mercimek, bezelye gibi baklagiller; kepekli olarak tüketilen buğday, darı ve yulaf gibi tahıllar; kurutulmuş üzüm, incir, kayısı, erik, badem, kabak çekirdeği, fıstık, ceviz gibi yemişlerdir. Enginar, patates, balkabağı, yer elması ve pekmez de iyi demir kaynaklarındandır.

C vitamini içeren domates, portakal, biber gibi besinler, vücudun demir emilimini arttırmaktadır. Demir bakımından zengin besin yenildiğinde, yanında C vitaminli bir besin de tüketilmesi tavsiye edilir.

Demir ve kanser

iyibilgi’de daha önce yayınlanmış olan “Kanser en çok neyi sever?” başlıklı yazıda Otto Warburg’a Nobel ödülü kazandıran buluşundan bahsedilmektedir. Warburg, 1930’lu yıllarda kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur.

Kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerin oksijenli solunumunun, oksijensiz – anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir. (Otto Warburg)

Warburg buluşuyla, sağlıklı normal hücrelerin oksijene ihtiyaç duyduğunu, kanser hücrelerininse oksijenden kaçındığını anlatmaktadır. Oksijenin taşıyıcısı olan demir de, bu açıdan son derece önemlidir.

2004 yılında gerçekleştirilen bir kanser tedavisinde de demir oksit tanecikleri kullanılmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Almanya'daki Charite Hastanesi'nde Dr. Andreas Jordan başkanlığındaki ekip, yeni bir yöntem uygulayarak kanser hücrelerini yok etmeyi başarmıştır.
kaynak