Tuesday, May 29, 2007

AĞRILARIMIZIN NEDENLERİ NELERDİR Kİ;?


Bu ağrıyı ne doktor ne de ilaç dindirir

Gittiğiniz onca doktor, ağrılarınızı dindiremediyse, ilacı kendi içinizde arayın. Çünkü büyük ihtimal, hastalık vücudunuzda değil kafanızda, çare ise...

Gittiğiniz onca doktor, ağrılarınızı dindiremediyse, ilacı kendi içinizde arayın. Çünkü büyük ihtimal, hastalık vücudunuzda değil kafanızda, çare ise doktorda değil psikiyatrda görünüyor.

Aylardır elinizde filmler, farklı farklı testlerden aldığınız sonuçlarla doktor doktor dolaşıyor; fakat hem ağrınızı dindiremiyor hem de hangi hekime inanacağınızı şaşırıyorsunuz. ‘Nereniz ağrıyor?’ sorusuna verdiğiniz cevap kadar konulan teşhisten de emin değilsiniz. Peki ağrılarınızın bu gidişle hiç geçmeyeceğini düşündünüz mü? Haftalar, aylar hatta yıllarca geçmeyen ağrıların ‘kronik ağrı’ olarak tanımlandığını, bu ağrıların çoğunun sebebinin “bedende aranmaması gerektiğini” biliyor muydunuz?

Kronik ağrıların sebebi çoğu kez tam olarak bilinmiyor, bazen ‘gezen ağrı’ bazen de yapılan tüm müdahalelere rağmen ‘dinmeyen ağrı’ olarak kendini gösteriyor. Hastaya teşhis konuyor, hasta ‘tedavi’ ediliyor; fakat ağrılarında bir azalma, dinme gözlemlenmiyor. Bunun üzerine ‘kerameti’ yeni bir doktorda arayan hasta, başka bir merkeze başvuruyor. Bu kısırdöngüye düşmeyen bazı hastalar ise yaşadığı ağrının kronik olma ihtimalini düşünerek psikiyatr desteğiyle eski sağlığına kavuşuyor.

SIKINTILAR AĞRI, AĞRILAR HASTALIK ÜRETİYOR

Doktorlara göre eğer hasta “Her yerim ağrıyor.” diyorsa hastanın ağrıları ‘kronik’ diye tanımlanıyor. Özellikle herhangi bir organda somut problem yoksa… Çünkü uzmanlara göre hastalığın adı ne olursa olsun tüm vücudun ağrıması hiçbir zaman mümkün değil. Dolayısıyla bunun adı tıp literatüründe ‘somatiasyon’ oluyor: Yaşanan psikolojik sıkıntıların bedenselleşmesi. Bu ise kaygı ve ihtiyaçlarını, yani kısaca ‘duygularını’ dile getiremeyenlerde görülüyor. Bazen sebebi belli bir ağrı da kronikleşebiliyor.

Diğer yandan araştırmalar, fiziksel hastalıkların da yüzde 40-60 oranında depresyondan kaynaklandığını gösteriyor. Kardiyoloji, onkoloji, beyin cerrahisi, cildiye, fizik tedavi bölümlerinde tedavi gören hastaların çoğunda ‘depresyon’ ortaya çıkıyor. Fiziksel kaynaklı ağrının üstüne eklenen depresyon ise ‘ruhsal kaynaklı ağrıya’ dönüşüyor. Mesela kanserli hastanın depresyonu tedavi edilmezse hastalığın seyri kötüleşiyor, hastanın yaşam süresi kısalıyor. Aynı şekilde kalp krizi geçiren hasta da depresyona girebiliyor; depresyon tedavi edilmezse yeniden kalp krizi ihtimali artırıyor; kişinin bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birçok yeni hastalığa davetiye çıkıyor.

İstanbul Şişli’de hizmet veren Diem Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi aynı zamanda Kronik Ağrı Tanı ve Tedavi Merkezi olarak da hizmet veriyor. Bu özelliğiyle aslında Türkiye’de bir ilk. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Birimi’nde görev yapan ve Diem’in kurucularından Dr. İbrahim Hakkı Şahinler, ağrının ölçülebilen bir belirti olmadığını, kişinin ruhsal ve sosyal sağlığı ile çok yakından ilgili olduğunu kaydederek, ağrıların kronik mi yoksa akut mu olduğunun nasıl anlaşılacağını şöyle anlatıyor: “Hasta öyküsü çok önemli. Teşhis, sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplarla konuluyor. ‘Ağrı ne zamandır var?’ sorusuna ‘10 senedir’ cevabını alıyorsak kroniktir. Öte yandan hasta dün akşam kafa travması geçirmişse başının ağrıması normaldir; buna kronik denemez.”

Kronik ağrı eğer tedavi edilirse bir ay gibi kısa sürede atlatılabilecek bir rahatsızlık. Fakat Türkiye’deki en büyük sıkıntı, ağrıların kronik olabileceğinin ne doktorlar ne de hastalar tarafından düşünülememesi. Genellikle Kronik Ağrı Tedavi Merkezi’ndeki hastalar; tavsiye edilen her doktor, biyoenerji uzmanı ve akupunkturcuya gidip çare bulamayan ya da başka bir sorunu sebebiyle psikolojik destek almaya gittiğinde ‘kronik ağrı’ çektiğini öğrenenlerden oluşuyor. Çünkü Dr. Şahinler’e göre “Türkiye’de bütüncül yaklaşım yok. Hasta, kulağı çınladığı için doktora gidiyor, sanki bir makine gibi muamele görüyor. Bir sürü tetkik yapılıyor, sadece bir parçayla ilgileniliyor, insanın bütünü gözden kaçıyor. Bir yerde bir sorun varsa onun gözüken ya da gözükmeyen bir sebebi muhakkak vardır. Psikiyatrların görevi de o görünmeyen rahatsızlığın kaynağını bulmak.”

BEL AĞRINIZ DA ‘PSİKOLOJİK’ OLABİLİR

Ağrı ilk bakışta sıradan bir sorun gibi gözükse de ağrının boyutları sosyal, psikolojik ve ekonomik anlamda tüm dünyaya zarar veriyor. Ülkemizde kronik ağrı üzerine yapılmış herhangi bir araştırma yok. Fakat, en çok satılan ilaç ağrı kesiciler, ve baş ağrılarının yüzde 90’ından fazlasının sebebi de gerginlik. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre kronik bel ağrısı çekenler yılda 270 milyon gün işgücü kaybına sebep oluyor. Milyonlarca dolarlık teşhis ve tedavi masrafı da cabası.

Kronik ağrılar genelde baş, eklem, bel, karın ve kasıkta görülüyor. En sık şikayet ise baş ve belden geliyor. Dr. İbrahim Hakkı Şahinler, her türlü tedaviye karşın belindeki ağrı geçmediği için kendi merkezlerine gelenlerin oldukça fazla olduğunu söylüyor. Yalnız, “Bel ağrısı ile psikolojinin ne alakası var.” demeyin. Dr. Şahinler, bunu şöyle izah ediyor: “Hastada ameliyat endikasyonu yok; fakat gerginlik sinirlere baskı yapıyor. O da ağrı olarak kendisine geri dönüyor. Yaşadığı gerginlikler sebebiyle uzun süre bel ağrısı çekmiş, psikiyatrik tedaviden iyileşmiş hastam çok var.”

Bir reklam ajansında çalışan Tülin Çeneli, uzun zamandır devam eden baş ağrısı sebebiyle hastaneye gider, MR’ı çekilir, sinüzit teşhisi konur. Tedavi sonunda tekrar film çekilir. Başındaki sinüzit yok olmuştur fakat Çeneli’nin ağrıları bir türlü dinmez. Şu an Diem’de kronik ağrı tedavisi uygulanan Çeneli, her geçen gün daha da iyileştiğini anlatıyor. Tülin Çeneli’nin annesi de yeğenini kaybettikten sonra ölümden korkmaya başlamış ve kalbinde ağrı olduğunu söylemiş. Doktorlar ağrılara çare bulamayınca psikiyatra başvurmuş, böylece sebebi bir türlü bulunamayan kalp ağrısından da kısa sürede kurtulmuş.

EN İYİ AĞRI KESİCİ: İNANÇ VE TEVEKKÜL

Modern dünya, bilimsel gelişmeler, yeni icatlar derken hayatımız kolaylaşıyor gibi görünse de madalyonun öteki yüzü hiç de öyle söylemiyor. Birçok yeni hastalığı da ‘icat’ eden modern hayatın getirdiği sıkıntı ve stres, insanlığı tarifsiz acı ve ağrılara gark ediyor. Kronik ağrıların en önemli sebebi olarak kaygılar, yani stres gösteriliyor. Küçük yaşta başlayan kaygılarımız, bize mezara kadar eşlik ediyor çoğu zaman. Çünkü kronik ağrı, kaygılarımızla orantılı olarak artan ve azalan bir rahatsızlık. Büyükşe
hirlerdeki trafik sorunu, kapkaç, deprem, geçim derdi, ekonomik kriz riski, ailenizin geleceği, iş stresi, dış dünyadaki olumsuz gelişmeler... Bu şartlar altında kaygılanmayalım da ne yapalım?

Dr. İbrahim Hakkı Şahinler, kaygının insan olmanın bir gereği olduğunu, hayvanlarınsa anı düşünüp yaşadıklarını belirterek önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor: “Kaygılanmakla çok kaygılanmayı ayırmak gerekiyor. ‘İşimi kaybedersem ne yaparım, oğlumun kızımın hali ne olacak, çalıştığım yerde en iyi olmalıyım’ gibi kaygılar insanın iç dengesini bozuyor. Eğer kucağınızdaki bebeğin evliliğini düşünüyorsanız kanser, kalp, tansiyon, şeker gibi birçok hastalığa zemin hazırlıyorsunuz demektir. İnsanın sorumlulukları arttıkça kaygı düzeyi de yükseliyor. Kaygılardan uzaklaşmanın en iyi yolu ise inançtan geçiyor. İslam’da tevekkül var. Elinizden gelen ne ise yaparsınız; sonra olmazsa ‘niye olmadı’ diye kendinizi yiyip bitirmezsiniz. Yani; insanı gereksiz kaygı ve stresten kurtaran inanç, aynı zamanda kronik ağrıların da bir “ağrı kesici”si. Diğer türlü, kaygılarla başa çıkılamıyor. Dr. Şahinler’e göre; modern dünyada insanlar bireysel yaşıyor, her şeyi kendisi halledebilecek zannediyor. O da bireyi sıkıntıya sokup huzursuz yapıyor. Zaten Diem’e gelen hastalar da meslek sahibi, sorumlulukları fazla, hayattan beklentisi çok olan, her şeyi kontrol etmeye çalışanlardan oluşuyor.

Kronik Ağrı Tanı ve Tedavi Merkezi’ne erkeklerden çok kadınlar rağbet ediyor. Uzmanlar, kadınların problemlerini dillendirerek yardım istemekten çekinmediğini; erkeklerin ise genelde psikiyatrik yardım aldıklarında rencide olacaklarını düşündüğünü vurguluyor. Dr. Şahinler, “Zayıf insanlar psikiyatra gider” düşüncesinin yaygınlığına dikkat çekerek konuya farklı bir açılım getiriyor: “Mesleğinizde çok başarılı olabilirsiniz, her şeyi çok iyi yapıyorsunuzdur; ama yine de psikiyatrik sorun yaşayabilirsiniz, ki akıllı insanların psikiyatrik problem yaşama oranı daha yüksek. Ortalama zekanın üstü, çok problem yaşarken altı yaşamaz.”

TEDAVİ MÜMKÜN

Kullanılan psikoterapi yöntemleri ve ilaç tedavisiyle kronik ağrılı hastalarda yüzde 80-90 oranında iyileşme görülüyor.


AKSİYON DERGİSİ

No comments: