Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Orhan Menetlioğlu, yeni doğan çocukların bakımı konusunda anneleri uyardı. Menetlioğlu 9 önemli hususa dikkat edilmesini istedi. |
Gaziantep Amerikan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Orhan Menetlioğlu yeni anne olan bayanların 9 önemli hususa dikkat etmesi gerektiğini belirterek, bunlardan ilkini "Anneler, çocukların bulunduğu ortamda kesinlikle sigara içmemelidir" olarak açıkladı. (İHA) |
Saturday, July 28, 2007
Yeni Doğan bebekler için 9 tavsiye
Friday, July 27, 2007
Türk kadınının gözde baharatı
|
Sarışın ve renkli gözlüler dikkat
T.Ü. Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yorulmaz, sarışın, renkli gözlü kişiler ile vücudunda yanık ya da yara izi bulunan kişilerin sıcak havadan daha fazla etkilendiğini söyledi. |
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, sarışın, renkli gözlü kişiler ile vücudunda yanık ya da yara izi bulunan kişilerin sıcak havadan daha fazla etkilendiğini söyledi. Prof. Dr. Yorulmaz, yaptığı açıklamada, sıcak havada güneş ışınlarına bağlı yanıklar, cilt kanseri, terleme ile ısı kaybının yetersizliği, aşırı sıvı kaybı, sıcak çarpması gibi sağlık sorunlarının çok daha sık görülebileceğini belirtti. Terin emilmemesinin vücut sıcaklığının hızla yükselmesine yol açarak sıcağa bağlı rahatsızlıkları şiddetlendirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Yorulmaz, şunları kaydetti: ''Çöl sıcaklarının yaşandığı bugünlerde sağlıklı giyinmek aşırı sıcak ve güneş ışınlarına bağlı sağlık sorunlarından korunmada hayati önem taşımaktadır. Sarışın, renkli gözlü kişiler ile vücudunda yanık ya da yara izi bulunan kişiler sıcak havadan çok daha fazla etkilenir.'' Yazın giyilecek giysilerin güneş ışınını yansıtacak özellikte açık renkli ve hafif olanlardan seçilmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Yorulmaz, şöyle devam etti: ''Giysiler sıkı, dar olmamalıdır. Vücudu sıkı sıkıya saran dar giysiler, cilt ile giysi arasında hava akımını engelleyerek terleme yoluyla ısı kaybını da etkiler ve sıcağın olumsuz etkisini artırır. Giysiler aynı zamanda koruyucu kremler gibi, güneş ışığının etkisini azaltarak cildi koruyabilmektedir. İç çamaşırları pamuklu ve dar olmayanlardan seçilmeli, yazın pek kullanılmamakla birlikte teri emebilen bir atlet giymek, hem güneşten korunmada faydalı olur hem de teri emerek sıcaktan daha az etkilenmeyi sağlar.'' ''EN AZ 15 FAKTÖR GÜNEŞ KREMİ TERCİH EDİLMELİ'' Prof. Dr. Yorulmaz, giysinin cildi güneş yanıklarından tümüyle korumadığı için yazın güneş altına dolaşmak durumunda kalındığında kişinin üzerinde giysi olsa bile koruyucu krem kullanmasının doğru bir davranış olacağını söyledi. Güneş ışınlarından korunmak için büyüklerin en az 15, çocukların ise en az 20 faktör koruyucu kreme ihtiyaç duyduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Yorulmaz, ''Güneşin en şiddetli olduğu zamanlarda güneş altında dolaşırken, giyilen giysiler mümkün olduğunca bol, uzun kollu ve bacakları korumak üzere uzun bol pantolonlar olmalıdır. Böylece kolların ve bacakların güneşten yanması engellenmiş olacaktır'' dedi. Yazın sıcak havalarda başı ve beyni sıcaklardan korumak için mutlaka güneş ışınlarını doğrudan kafaya gelmesini engellemek üzere şapka giyilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yorulmaz, özellikle saçları olmayan ya da seyrek olanlarda bunun daha büyük önem taşıdığını söyledi. Gözleri güneşin şiddetli ve zararlı ışınlarından korumak için de gündüz saatlerinde mutlaka yüze uygun güneş gözlüğü kullanılması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Yorulmaz, ''Yaz mevsiminde hafif, terlemeyi engellemeyecek tarzda makyaj yapılması daha sağlıklıdır. Sıcak havada ağır parfümlerin kokularıyla sinek böcek gibi haşereleri çekebileceği unutulmamalı, hafif parfümler tercih edilmelidir'' diye konuştu. AA |
Monday, July 23, 2007
SÜLÜKLE TEDAVİ
'Sülük doğru kullanılırsa tedavi eder' Sülük konusunda 20 yıldır bilimsel araştırmalar yapan Fırat Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Naim Sağlam, bu canlıların vücutlarında barındırdıkları enzimlerinin birçok hastalığa şifa olduğunu bildirdi. |
Yaz aylarında sayıları artan sülüklerin ancak doğru kullanımı durumunda iyi bir panzehir oldukları bildirildi. (aa) |
HAVUZLARA DİKKAT
Havuzda 'göz virüsü' paniği “Adenovirüs” adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün göz korneasına zarar verdiği, havuz ve kaplıca suları, göz polikliniklerindeki cihazlar ve yetkisiz optik mağazalarında gözden göze denenen kontakt lenslerin salgını tetiklediği bildirildi |
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Ersöz, yaptığı açıklamada, “gözyaşıyla insandan insana kolaylıkla bulaşabilen ve “Adenovirüs” adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün, son aylarda sıkça görülmeye başlandığını ve salgın hale geldiğini belirtti. Yaz sezonuna girilmesiyle birlikte göz hastalıklarında da artış olduğuna dikkati çeken Ersöz, “Son aylarda polikliniklerimizde yaygın olarak “Adenovirüs” adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün konjonktiva ve korneada yarattığı enfeksiyonu görüyoruz. Bu virüs, gözyaşı ile insandan insana kolaylıkla bulaşıyor. Göz polikliniklerindeki cihazlar yoluyla da hastalara bulaşabiliyor” dedi. Ersöz, son günlerde hastane polikliniklerinin göz hastalığı şikayetleriyle gelenlerle dolduğunu, salgın nedeniyle geçici süreyle kapatılan hastane polikliniklerinin de bulunduğunu belirtti. Virüsün, kaplıca ve havuz sularıyla bulaşma riskinin yüksek olduğunu belirten Ersöz, “Bu virüs, göze bulaştıktan ortalama bir hafta sonra gözlerde çapaklanma, kızarıklık, şişme, batma gibi belirti ve bulgular gösterir. İki gözde de olma riski yüksektir. İyileşme süresi birkaç haftaya kadar uzayabilir” diye konuştu. Virüsün salgın hale gelmesindeki bir başka önemli etkenin de hastane polikliniklerindeki cihazlar olduğunu vurgulayan Ersöz, bu nedenle cihazların dezenfekte edilmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çekti. “KONTAKT LENSLER” Ersöz, gençler arasında yaygın olarak kullanılan renkli lensler ile gözlüğün ağırlığından kurtulmak için tercih edilen numaralı kontakt lenslerin virüs salgınını tetikleyen en önemli faktörlerden biri olduğunu savunarak, şu uyarılarda bulundu: “Tüm yasa ve yönetmeliklere rağmen yetkisiz optik mağazaları lens satmaya devam ediyor. Optik mağazalarında lensler onlarca, hatta yüzlerce kişi tarafından deneniyor. Yasalar, optik mağazalarına sadece reçete ile lens satma yetkisi vermiştir. Bu mağazalarda lens denemelerinin yapılmasını kesin olarak yasaklamıştır ve mağazanın kapatılmasıyla sonuçlanır. Her şeyden önce, göz yapıları ve hijyenik alışkanlıkları nedeniyle lens kullanmaya uygun olmayan kişiler vardır. Örneğin, alerji ya da gözyaşı problemi olanlar, ya da tozlu ortamlarda yaşayanlar sorunlarla karşılaşırlar. Kontakt lenslere ticari bir meta olarak bakılamaz. Hangi lensin size uygun olduğuna karar vermesi için mutlaka göz hekiminize gidiniz ve kontakt lenslerinizi reçete karşılığında alınız.” AA |
Saturday, July 21, 2007
FLORİD
Floridlerin biyolojik etkileri üzerinde bilimsel gerçekler
Floridin ortamda bulunması; gırtlak, böbrek, akciğer, kıkırdak, deri, kas, tendon (kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar) ve kemikdeki kollagenin bozulmasına ve yeni kollagen sentezlenmesine mani olur.
Florid, kandaki akyuvarların oksijen tüketimini ve granül formasyonunu artırır, ancak akyuvarların yabancı ajanlar tarafından hedef alınması durumunda yavaşlatıcı ve durdurucu etki gösterir.
Florid, akyuvarların fagositoz işlemiyle kana giren mikropları yok edebilmesini mahveder ve enerji kaynaklarını imha eder. Floridin 0.2 ppm lik miktarı bile akyuvarlarda peroksid üretimini arttırmak suretiyle fagositoz işlemini hemen hemen durma noktasına getirir.
Florid bağışıklık sistemini şaşırtmak suretiyle, vücudun savunma sisteminin kendi doku ve organlarına saldırmasına dolayısıyla kansere eğilimli bireylerde tümör gelişiminin artmasına sebep olur.
Florid, kandaki antikor üretimine ket vurur, engeller.
Florid, tiroid aktivitesini zayıflatır.
Florid, vücuttaki birçok organ üzerinde yıkıcı etkide bulunur.
Florid, kemik kanserinin artışına yol açar.
Florid, insan vücudunda erken yaşlanmaya sebep olur.
Floridin ağızda çalkalanmasıyla yada çocukların dişlerini fırçalaması esnasında hayat boyu sağlıkları üzerinde etkili olacak tehlikeli biyolojik bozulmalara sebep olmaktadır.
Diğer Gerçekler
Aile boyu diş macunu olarak nitelendirilen ürünlerin içindeki florid, 12-13 kilolardaki bir çocuğun ölümüne sebep olmaya yeterlidir.
Florid günümüze kadar insan davranışlarını ve ruhi durumunu değiştirmek için kullanılmıştır halen de kullanılmaktadır.
Florid, medikal olarak protoplazmik zehir olarak sınıflandırılmıştır bundan dolayı kemirgenleri öldürmek için kullanılmaktadır.
Bireyler tarafından florid kullanımı, kanser ölümlerini arttırmaktadır.
Florid insanlar üzerinde neredeyse hiçe yakın nisbette bozulmaya ve çürümeye mani olmaktadır.
Şu ana kadar hiçbir bilimsel araştırma ağızda çalkalanmak veya tablet olarak tüketilmek suretiyle alınan floridin güvenli olduğunu göstermemiştir.
Diş macunlarının ve okullar için hazırlanmış gargara paketlerinin alüminyum ile kaplanmış olması vücuda olan etkisini katlamaktadır.
GIDA RAPORU
FAST FOOD
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mert Kazandı, hamileler ve süt veren annelerde kansere sebep olabilen 'acrylamid' adlı kimyasal ajanı içeren gıdaların kısıtlanması veya kesilmesinin gerektiğini belirtti.
Kazandı, "Gebe ve süt veren anneler patates cipsi, 120 santigrat derecenin üstündeki sıcaklıklarda kızarmış patates ve yüksek ısıda fırınlanmış gıdalardan uzak durmalıdır." dedi. Acrylamid'in yüksek sıcaklıklarda hazırlanmış bazı gıdalarda oluştuğunu belirten Doç. Dr. Kazandı'nın verdiği bilgilere göre, gıdaların yapısında bulunan bazı şeker ve proteinlerin yüksek sıcaklıklardaki reaksiyonları sonucunda acrylamid oluşuyor. Gıdanın yapısındaki yağlar da bu maddenin oluşumundan sorumlu olabiliyor. Acrylamid oranı yüksek yiyecekler olarak ısıtılmış nişastalı gıdalar, özellikle patates cipsleri, yüksek ısılarda kızartılmış patatesler, bisküviler, fırın ürünleri, ızgara yemekler, filtre kahve sayılabilir. Fetüs ve yeni doğanlar bu maddenin zararlı etkilerine karşı hassas olduğu için hamileler ve süt veren anneler bu konuda dikkatli olmalı. 120 derece ve altında kızartılmış patates çok az miktarda acrylamid içerir ve besin olarak güvenlidir.
gıda raporu
KALP SAĞLIĞI
Kalp damarları tıkalı olanlara tavsiye:
* Günde üç tane, kırmızı soğan yenilecek.
* 100 gram karabaş, 100 gram melisa otu (oğul otu olarak da bilinir), 15 gram zencefil, 15 gram havlican iki litre su ile kaynatılacak ve tencerenin kapağı kapatılarak 24 saat dinlendirilecek. Bu sudan sabah, akşam iki kez birer bardak içilecek. (Su acı, içemiyorum diyenler greyfurt veya limon sıkabilirler). Hani karnınız ağrıyınca nasıl nane limon kabuğu kaynatıyor ve iyileşiyorsanız, kalp için de size önerim budur. Bugün başlayanlarla altı ay sonra görüşmek dileğiyle...
gıda raporu
ÇAY
|
Camelia Sinensis bitkisinin yaprakları, çaya kendine has koku ve tadını veren birçok kimyasal madde, amino asitler, karbonhidratlar, mineral iyonları, kafein ve polifenolik bileşimler içerir. Ayrıca % 75-80 oranında su içerirler; ki bu oran işleme sürecinin ilk soldurma aşamalarında % 60-70’e düşer. “Oolong” ve “siyah çay” işlemenin mayalanma (veya oksitlenme) aşamasında, polifenolik flavanoller (veya katekinler) havadaki oksijenle oksitlenerek o benzersiz tad ve rengi yaratırlar. Kavurma (veya kurutma) işlemi, oksidasyona neden olan enzimi etkisiz kılar ve hatta içinde bulunan su oranını % 3’e düşürür. (NTV) |
ŞEKER HASTALIĞI
Şeker hastalığına karşı 13 öneri Şeker hastalığı, hastanın diyet ve yaşam tarzıyla büyük ölçüde önlenebilecek, geciktirilebilecek bir hastalık olduğu için aşağıdaki gerçekleri bilmemizde yarar var. |
Dr. Murat Kınıkoğlu'nun tavsiyeleri Okurlarım ve hastalarım bilirler, “hastalık öcüsüyle” insanları korkutmayı doğru bulmam. Buna karşılık bazı önlemler alınarak önlenebilecek, hatta iyileştirebilecek hastalıklarda yılların boşa geçirilmesine çok üzülürüm. Şeker hastalığı, hastanın diyet ve yaşam tarzıyla büyük ölçüde önlenebilecek, geciktirilebilecek bir hastalık olduğu için aşağıdaki gerçekleri bilmemizde yarar var. (Akşam) |
Wednesday, July 18, 2007
BÖBREK
Böbrek taşı olanlara sıcak uyarısı Yaz aylarında böbrek taşı olanlar ya da böbrek rahatsızlığı geçirenlerin daha dikkatli olması gerektiği belirtilerek, günde en az 2 litre sıvı alınması önerildi. |
Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Klinik Şefi Doç. Dr. Ali Ünsal, sıcak havalarda böbrek ağrısıyla acil servislere ve üroloji kliniklerine başvurularda artış olduğunu söyledi. (e-kolay) |
REFLÜ
Mide ekşimesi ve yanması olarak tabir edilen reflü, toplumda her beş kişiden birinde görülüyor. Çikolata, cips, kahve ve sigara reflüyü tetikliyor. |
Necip Çakır'ın haberi Saruç, reflü için en büyük risk faktörünün şişmanlık olduğunu söyledi. Kilo fazlası olanlarda reflünün daha çok görüldüğünü belirterek, "Öte yandan hızlı yemek yiyenlerde, yüksek yağ ve karbonhidrat ağırlıklı beslenenlerde, yemek yedikten hemen sonra yatanlarda, yemekten sonra spor yapanlarda ve dar giysileri tercih edenlerde de reflü şikâyetine sıklıkla rastlanıyor." dedi. Zaman |
Wednesday, July 4, 2007
KARPUZ
|
CİLT SAĞLIĞI VE BAKIMI
Duru bir cilt için günde 5 kayısı Sindirimi düzenleyip bağırsakları çalıştıran kayısı içindeki antioksidanlarla kanseri de önlüyor. . Kayısının en büyük yararlarından biri de insan cildini diri tutması... |
Günde 5 tane kayısı yemek cilde hem tazelik hem de güzellik katıyor. İngiliz bilim adamları, kayısının içeriğinde bulunan patosyum sayesinde, insanlara gençlik ve güzellik aşıladığını açıklıyor. Hücrelerin sıvı dengesinin düzenlenmesinde ve protein üretiminde büyük rol oynayan kayısı, ayrıca derideki sivilceleri yok ediyor. Cildin 5 yaş gençleşmesini ve cildin tazelik kazanmasını sağlıyor. (Takvim) |
Monday, July 2, 2007
NLP » BİLİNÇ ALTININ ANAHTARI
BİLİNÇ ALTININ ANAHTARI
İNSAN OLMA KURALLARI
1- Vücudun senin. Onu sev ya da nefret et. Hayat boyu seninle beraber kalacak.
2- Hayat denen ve yaşadığın sürece devam eden bir okula kaydoldun. Sürekli dersler alacaksın ve bunlar hiç bitmeyecek, her gün yeni şeyler yaşama fırsatın olacak. Bazıları senin kontrolünde olacak. Bu deneyleri ya seveceksin ya da aptalca bulacaksın ama bunlar olacak.
3- Hatalar yok yalnızca dersler var. Büyümek, deneme ve yanılma sürecidir. Başarısızlık yalnızca başarının alt basamaklarıdır. Önceki başarısızlıklar sonraki başarıların temsilcileridir.
4- Dersler öğrenilene dek tekrar edilir. Dersler çeşitli şekillerde öğrenilene kadar sana sunulacaktır. Derslerini tümüyle öğrendiğinde ancak diğerlerine başlama hakkın olacaktır.
5- Öğrenmek asla bitmez. Hayatın hiçbir bölümü derssiz olmaz , yaşadığın sürece öğrenilecek dersler olacak.
6- ‘’Orası’’ buradan daha iyi bir yer değildir. Hayatının her anında aslında buradasın. Buradan başka her yer orası olacaktır ve her zaman ‘’orası’’ ‘’ buradan’’ çok daha iyi görünecektir.
7- Sensiz ya da seninle. Başkaları senin aynandır. Kendinde sevip ya da nefret ettiğin şeyler olmadan başka insanları sevemez ya da nefret edemezsin.
8- Hayatta ne yaptığın tamamen sana bağlıdır. İhtiyacın olan bütün kaynaklara sahipsin. Onlara ne yapacağın tamamen senin sorumluluğun. Seçim senin.
9- 4 milyon yıllık bir biyolojik evrim sonucu mükemmel bir beyinle doğdun. Fakat sana bunu kullanma kılavuzu verilmedi. NLP tekniğini öğrenerek bu mükemmelliğe ulaşabilme şansın var.
10- Bütün bunları unut gitsin !
John SEYMORE, 1997, ENGLAND
NLP Practitioner kurs notlarından
REFLEKSOLOJİ
Ayak masajında yardımcı hiçbir ilaç kullanılmıyor. Bu nedenle de refleksolojinin yan etkisi yok. Akupunktur gibi refleksoloji de sadece fonksiyonel rahatsızlıklarda başarılı sonuçlar veriyor. Örneğin bir yaranın iyileşmesini, kırık bir kemiğin kaynamasını sağlamıyor. Fakat hazımsızlık, regl döneminde sancılanma, stres, uykusuzluk, sırt ağrısı, romatizma, sinüzit, astım, siyatik ve prostatla ilgili rahatsızlıklara çok iyi geliyor. Hamileliğin ilk üç ayında refleksoloji tavsiye edilmiyor. Refleksologlar ayakları elleriyle muayene ederek, hangi bölge veya organın hasta olduğunu saptıyor, ardından da ayaktaki o noktaya el ve parmaklarıyla
basınç uyguluyor. Tabii masajı yapan kişinin anatomi ve fizyoloji bilmesi şart.
Refleksolojinin Çin'de akupunkturla birlikte keşfedildiği sanılıyor. Ancak Batı dünyası, bu yüzyılın başına kadar refleksolojiden bihaberdi. Onu Batı'ya tanıtan ise Amerikalı kulak-burun-boğaz uzmanı Dr. William H. Fitzgerald oldu. ABD'li doktor, Çinlilerden esinlenerek 'bölgesel terapi'
adını verdiği bir yöntem geliştirdi. 30'lu yıllarda 'bölgesel terapi'yi ayağa yoğunlaştırıp tüm dünyaya tanıtan ise Amerikalı masöz Eunice Ingham. Bugün Britanya, Belçika ve Fransa'da refleksoloji okulları var.
Daha yeni bir teknik olan el refleksolojisi de giderek yayılıyor. Soyunmak veya uzanmak gerekmediğinden, bu masaj yöntemi her yerde, her an uygulanabiliyor.
KAYNAK: TAMTIP COM
KORUYUCU HEKİMLİK
Yaşam Tarzı Tıbbı: Koruyucu Hekimlik
Koruyucu hekimlik esasında halk seviyesinde eğitimle, halkın kendi kendine olan bilinçli beslenmesi ve hastalanmamaya özen göstermesi fikri ile başlar. Pek çok sektörün gidaşatına da sekte vuracak gerektirir ve görevi insanları hasta etmemektir.
BİA (İstanbul) - Nazlı Defne Seberyıldızı halk sağlığı üzerine doktorasını yapmış su anda da Kaliforniya Üniversitesi Genetik bölümünde eğitmenlik yapıyor, İngilizce, Fransızca, Türkçe ve Ermenice bilen Seheryıldızı spor hekimliği alanında uzman.
Defne Seheryıldızı, istenildiği takdirde okullarda konuyla ilgili seminerler verebileceğini belirtiyor.
Koruyucu hekimsiniz. Türkiye'de insanlar hekimle ancak hasta olduktan sonra tanışıyorlar. Şöyle bîr kıyaslama yapabilir misiniz; Amerika'daki koruyucu hekimlikle toplumun ilişkisi hangi düzeyde? Türkiye'de hangi düzeyde?
Koruyucu hekimlik esasında halk seviyesinde eğitimle, halkın kendi kendine olan bilinçli beslenmesi ve hastalanmamaya özen göstermesi fikri ile başlar. Bu eğitim Amerika'da okullarda veriliyor.
İlkokullardan başlayan bir yaklaşım var ve aynı zamanda bu ailelerin içinde de anne baba tarafından çocuklara veriliyor. Tabii daha zengin kesimler buna daha yakın, daha kolay alıyorlar bu eğitimi aile içerisinde veya okullarında. Daha fakir kesimlerde dengesiz ve düzensiz beslenme Amerika'da da sorun. Fakat bizim koruyucu hekim olarak yapmak istediğimiz en önemli şey; bunu halkın seviyesine indirgeyip, insanları kendi hayatlarını ve kendi geleceklerini sağlık açısından ele alabilmeleri yanı kendi kontrollerini kendi ellerine alabilmeleri.
Koruyucu hekim olarak neler öneriyorsunuz?
Genel olarak alınırsa birincisi hayat tarzı, ikincisi beslenme, Üçüncüsü psikolojik yaklaşım, stresten uzaklaşma. Üç grupta toplayabiliriz. En önemlisi hayat felsefesi. Hayat felsefesini düzenlersek öbür ikisi de dengeye girecektir. Hayat felsefesi derken düzenli bir iç dünyasına dengeli bir yaklaşımdan söz ediyorum. Sporu günlük yaşama entegre etmek. Spor lüks değildir. İnsan vücudunun gereksinimidir. Bu önlemci tıbbın bir parçasıdır. Biz esas olarak "yaşam tarzı tıbbı"yız.
Kişiye önce kendilerini tanımalarını öneririm. Ben kimin çocuğuyum? Benim anne babamın hangi yaşa kadar yaşamışlar? Ailemde küçükken nasıl bir beslenme tarzı entegre edilmiş? Ben şu anda kendimi daha iyi beslenebilir hale veya daha iyi yaşayabilir hale nasıl getirebilirim? Hayatıma nasıl bîr egzersiz programı oturtabilirim? Bu sorular mutlaka sorulmalı. Kişinin aile öyküsüne dayanılarak bir takım testler tavsiye ediyoruz. Bu görüşmelerde her iki tarafın aile öykülerine dayanarak olabilecek riskler konusunda kişileri bilinçlendiriyoruz, riskleri anlatıyoruz.
Bundan sonrası kişinin kendi tercihine bırakılıyor. Kişinin kendisini tanımalarını ve daha sonra da kendilerine karşı doğru olmalarını öneriyoruz. Bu bir enerji meselesi. Ben bu hareketi yaptığım zaman bunu tamamen yürekten yapıyorum demeli kişi. Yoksa ben bunu iç çatışmalar sonucunda birilerinden intikam almak için mi yapıyorum veya birilerinin dengesini bozmak için mi yapıyorum? Böyle yaklaştığınızda kendinize tahribat yapıyorsunuz kendi iç enerjinizi zedeliyorsunuz, dolayısıyla kendi sisteminizi zedeliyorsunuz.
İnsanlar davranışlarında şeffaf, açık uzak, stresten uzak bir gün geçirmek. Sonuçta sosyal ilişkiler desteği ve kişinin haftada bir günü kendisine ayırmasının çok. gerekli olduğunu gördük.
Stresten uzaklık diye bir laf kullanıyorsunuz sıkça. Ne demek bu? İnsan stresten nasıl uzaklaşır? Önerdiğiniz hayat felsefesi stressiz bîr felsefe mi?
Stres üzerine yaptığım araştırmada kişisel stres ve iş stresi olarak ikiye ayırmaya karar verdik. Stres insanın belli bîr oranda yaşama kamçısıdır.
Hormonları çalıştırır, insanı ayakta, hayatta tutar. Fakat belli bir seviyeden sonra stres sıkıntı vermeye başlar. Bu gerçekte başaramayacağınız bir şeyi başarmaya kalkmaya başladığınız anda ya da onu kafaya takmaya başladığınız andan itibaren vücutta hormon değişiklikleri başlar. Katekolamin, glukokortikoid dediğimiz hormonlar vücutta yağ dengesini bozuyor.
Kolesterolün artmasına sebep oluyor, şeker hastalıklarına sebep oluyor. Böbrek dengesizlikleri, hormon dengesizliklerine sebep oluyor. Bu dereceye gelen stres son derece zararlı strestir. Sizin kişi olarak stres kaldırma kapasiteniz başkası ile eşit olmayabilir. Bu bir yaşam tarzıdır, yaşam biçimidir.
Heyecanlar, inişler, çıkışlar bir biçimdir. Bu sizin kişiliğinizin dengesine uygundur, bîr başka kişiyi aynı konsültasyona sokamazsınız. Hayat felsefesi dediğimiz şey; Önce kişi kendisini tanımalı. Kendi bünyesini tanımalı. Kendi bünyesine uygun olanı yapmalı. Koruyucu hekimliğinin esas amacı eğitmenlik. Yol göstericilik. Çok şey de direkten dönüyor koruyucu hekimlik sayesinde. Mesela bir insanın ailesinde kalıtımsal kolesterol var. Sizde de bunun olması çok muhtemel. Doğru bir yaşam biçimi seçerseniz kendinize bu çok gecikebilir ya da hiç olmayabilir. Dolayısıyla size kaliteli bir hayat sağlanır. Bu olmayabilirken niye olsun. Özellikle 2. Tür diyabet, önlenebilir bu hastalık çok boş sebeplerden ortaya çıkıyor. Gereksiz aslında silinmesi gereken bir hastalık.
Yani kimlik kodları var ve o kimlik kodlarına da uygun hayat tarzları, felsefeleri var. Önemli olan o kodlarla hayat felsefesini bağdaştırmak. Stres ise bu bağdaşamamaktan doğan bir kavram. Bu ikisi bağdaşmıyorsa stres oluyor. Peki bu ikisi arasında beslenmenin önemi ne?
Beslenme insanın hayatta kalmasını sağlayan bir faktördür. Doğal gıdalardan ve doğal beslenme tarzından bu kadar uzaklaşırsak vücut kimyamızı etkileyen bir sürü olay olacaktır. Diyelim ki bir aile çok aşırı pastırma, sucuk proses yemekler tüketiyor. Bu bu kişilerin vücudunda toksik hücrelerin üremesine yol açacak. Oksidasyon dediğimiz olaylar başlayacak.
Dolayısıyla kanser öncesi hücreler ortaya çıkacak. Bu da sizi kaliteli yaşamdan ve çizmiş olduğunuz hedeflerden uzaklaştıracak. Onun için dengeli beslenme sizin maksimum fonksiyonda bulunmanız için ne gerekiyorsa onu yapacak bîr destektir. Yani sizin sağlığınızdır.
Beslenmenin de tıpkı yasam felsefesi gibi kişiye özgü bir farklılığı bîr kodu var mı?
İnsanların DNA'ları farklı. Bunu biz seksiyon olarak düşünüyoruz. Bazı insanlar doğuştan pasiftir, bazı insanlar diyelim ki aşırı agresiftir, agresif insanlar çok fazla et türü, protein türü şeyler tüketmemelidirler. Daha sebze türü şeyler yemeliler. Böyle bir beslenme onlarda hormon değişikliği oluşturacak ve agresiflikleri geri çekilecektir.
Gıda ilaç gibidir. Ağzınıza aldığınız her şey hormonlarınızla direk bağlantılı şekilde etki eder. Çok zayıf bir kişiyse, bünye olarak zayıf bir kişiyse ona güç verici şeyler tavsiye edebiliriz. Mesela kuru yemiş tarzındaki badem, ceviz, üzüm gibi hem enerji verici hem de doğal gıdalardır. Çok fazla hayvansal gıda ile beslenmek de doğru
değil. Bunların en doğalı balık.
İlk ilaç diyebilir miyiz gıda için. Aslında yediğimiz gıdalar hastalanmadan önce kullandığımız ilaçlardır denilebilir. Nasıl bir beslenme Önerirsiniz?
Öncelikle ailelerin veya okulların çocuklara doğru seçim yapmayı öğretmelerini öneririm. Her şeyden önce doğal gıdalara yönelmelerini öneririm. Donmuş, konserve, hormonlu hayvan ürünleri, hormonlu sebzeleri önermem.
Hastanelerde koruyucu hekimlik üzerine de bir ünite açılmasını önerir misiniz?
Hastanelerde koruyucu hekimlik üzerine bir ünite açılmasını elbette öneririm. Koruyucu hekimlik doğruluğu gerektiren bir hekimlik. Bu hekimlik pek çok sektörün gidişatına da sek,-te vuracak bir branş. Çünkü bizim görevimiz İnsanları hasta etmemek. Hastaneler hasta olanları istiyorlar çünkü ondan para kazanıyorlar. Dolayısıyla böyle bir ünite ne kadar olabilir onu da bilemiyorum. Kar amacı güden hastaneler böyle bir üniteyi istemeyebilir.
KAYNAK
PSİKOLOJİK PROBLEMLER
Türkiye'de her 5 kişiden birinde psikiyatrik problem olduğu, bu hastaların sadece 3'te birinin hekime gittiği belirtildi. Türkiye'de her 5 kişiden birinin psikiyatrik problemler yaşadığını kaydeden Denizli Devlet Hastanesi (DDH) Psikiyatri Uzmanı Dr. Hüsnü Menteşeoğlu, "Sağlık Bakanlığı'nın 1998 yılında Türkiye nüfusunun ne kadarının psikiyatri hastası olduğunu belirlemek için yaptığı araştırmada, her 5 kişiden birinin psikiyatrik problemler yaşadığı ortaya çıktı. '' açıklamasını yaptı.
Menteşoğlu, problem yaşayan hastaların sadece 3'te birinin hekime, bu oranın da sadece 3'te birlik kısmı psikiyatri uzmanına başvurduğunu ifade ederek, ''Damgalanma korkusu halkımızda hala daha etkilidir. 'Psikiyatriye gittiğine göre akıl hastasıdır' damgasını yememek için psikiyatriyle isim benzerliği olan beyin cerrahisi, nöroloji gibi branşlara gitmektedirler. Bir başka dedikodu da psikiyatri ilaçlarının akıl hastalığına, iktidarsızlığa, beyin kanserine ve intihara yol açtığıdır. Bunların tamamı asılsızdır" dedi.
Dr. Menteşeoğlu, özellikle ileri yaşlarda tedavi edilmeyen psikiyatrik bozukluklarının, irritabl kolon, kalp, şeker, yüksek tansiyon gibi hastalıklar için bir risk faktörü olduğunu belirterek, "Kanser, kalp, şeker gibi kronik hastalıkların yarısında depresyon vardır. Depresyon tedavi edilmezse hastalık ölümcül olabilir. Anne ya da babadan birisinde ruh hastalığının olması, çocuğun da psikolojisini olumsuz etkiler. Ruhsal sorunların beyin kimyasından kaynaklandığına ve dolayısıyla ilaç gibi tıbbi yöntemlerle iyileştirilebileceğine hala inanılmıyor. 'Benim problemim psikolojik. Doktor bana ne yapacak?' diye düşünülüyor. İnsanlar en çok beyinlerinin çok dolu olduğundan, yorgunluktan ve unutkanlıktan yakınıyorlar ama bunun bir psikiyatrik problemden kaynaklandığını bilmiyorlar. Sadece beyinlerini boşaltıp rahatlamak istiyorlar" açıklamasında bulundu.
2020 yılında en önemli sağlık probleminin depresyon olacağını ve depresyon sebebiyle ölümlerin kalp hastalıklarından sonra ikinci sırayı alacağını açıklayan Menteşeoğlu, "Artık elimizde depresyon, şizofreni, panik atak, manik atak, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, cinsel meseleler, cinsel istekte azalma ve artma, anksiyete, paranoya, Alzheimer hastalığı ve intihar girişimi gibi psikiyatrik hastalıklarda yeni ve etkili ilaçlarımız var. Aynı şekilde çocuk psikolojisi alanında da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, tikler, davranış bozuklukları, yatak ıslatma, ergenlik çağı krizi gibi alanlarda yeni ve etkili ilaçlarımız mevcut" diye konuştu.
İHA
BEBEKLER İÇİN TAVSİYELER
Yeni Doğan bebekler için 9 tavsiye Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Orhan Menetlioğlu, yeni doğan çocukların bakımı konusunda anneleri uyardı. Menetlioğlu 9 önemli hususa dikkat edilmesini istedi. |
Gaziantep Amerikan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Orhan Menetlioğlu yeni anne olan bayanların 9 önemli hususa dikkat etmesi gerektiğini belirterek, bunlardan ilkini "Anneler, çocukların bulunduğu ortamda kesinlikle sigara içmemelidir" olarak açıkladı. (İHA) |
TER KOKUSU
Kokan teriniz değil bakteriler Sıcakta baş etmek zorunda olduğumuz sorunların en başında terleme geliyor. Her gün 1 litre terlemek normal ama aşırısı bir hastalık olabilir. |
Melike Tümer'in haberi Vücut ısımızı dengelemek için günde ortalama bir litre ürettiğimiz ter, hava sıcaklığı, spor, heyecanlanma, tiroit hastalığı, enfeksiyonlar ile fazla kilolu olmak ve baharatlı yiyecekler nedeniyle miktarını artırıyor. Yazın çoğu insanın baş etmekte zorlandığı sorunlardan biri vücut kokusu. Dr. Terekli, terin normalde kendine ait kötü bir kokusu olmadığını ancak ciltteki bakteriler terin içindeki maddeleri parçaladığı için kötü koku oluştuğunu söylüyor. Kokuyu önlemek için kozmetik ürünlere başvuranları da uyarıyor: "Bu ürünler terle atılan toksinlerin uzaklaştırılmasını engeller, ter bezlerinin ağızlarının kapanmasına ve iltihaplanmasına neden olabilir." (Bugün) |
ÇOCUKLAR
|
GÜNEŞ YANIĞI
Güneş yanığına karşı yeşil çay Yaz mevsiminde sebze ve meyvelerle güneşin zararlı etkilerinden korunmak mümkün. Uzmanların, güneşe göre beslenmede sık tüketilmesini önerdiği yiyecekler şöyle: |
Her gün bol C vitamini içeren meyvelerden yiyin. Uygun miktarlarda sarı ve kırmızı renkli meyve ve sebzelerden tüketin, ancak aşırıya kaçmayın. Çünkü aşırıya kaçıldığı takdirde, bu besinler cildin sararmasına yol açabilir. Soya ürünleri tüketmeye özen gösterin. Her gün bir avuç kuruyemiş tüketin. Kabuklu kuruyemişlerdeki bitkisel yağ, zengin E vitamini içerir. Günde bir bardak sıcak kakao için. Kakaoda çok çeşitli antioksidan maddeler bulunur. Dolayısıyla uygun miktarda kakao cilt için yararlı. Günde iki bardak yeşil çay; güneş ışınlarının yol açtığı yanık, kırışıklık ve sertleşmeye neden olan peroksit miktarını üçte bir oranında azaltıyor. |
Sunday, July 1, 2007
KABAK
KABAK, BAL KABAĞI, KABAK ÇEKİRDEĞİ….
Kabaklar, salatalık, karpuz, acur ve kavunla birlikte kabakgiller familyasını oluştururlar. Sakız kabağı, helvacıkabağı, balkabağı gibi çeşitleri bulunur. Kabaklar bir yandan meyve gurubuna girer, bir yandan da sebze gurubuna. Bal kabağı yemek yapıldığı zaman zebze olarak, kabak tatlısı yapıldığı zaman da meyve olarak nitelendirilir. Latince adı Cucurbita pepo dur.
Lifi bol bir sebze olan kabak, bağırsakları tembel olanlar için tercih edilmesi gereken sebzelerdendir. Kabak sebzesi potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir gibi madensel elementler içerir. Kabak bedeni temizler, sinirleri yatıştırır. Besin değerinin kaybolmaması için kabağın buğuda pişirilmesi önerilir. Kabak çiğ olarak rendelenip salatalara da katılabilir.
Ezilebilir, çiğnenebilir dokusu ile kabak çekirdeği hafifçe tatlı ve fındık fıstık tadındadır. Kavrulan çekirdekler, diğer çekirdekler arasında en fazla besleyici ve lezzetli olanıdır. Mevsiminde ilk çıktığı zaman özellikleri en yüksek seviyededir
Kabak çekirdeği, yassı ve koyu yeşil renktedir. Sarı-beyaz renkte bir kabuk içinde bulunan kabak çekirdekleri kabuksuz olarak da üretilir.
Sağlık Yararları
Kabak çekirdeğini neden yiyoruz?
Kabak çekirdeği, kendi başına veya salatalarda ve diğer hoş kokulu yemek sonrası yenen lezzetli bir çerezdir. Mineraller, esansiyel yağlar ve protein bakımından zengindir. Solucan düşürme özellikleri vardır. Şerit solucanları ve diğer solucanları iyi bir defedicidir. Çinko içeriği, kabak çekirdeğini genellikle erkek ve kadın verimliliği için özellikle önemli yapar.
İyi huylu prostatı büyümüş erkeklerin prostatının büyümesini durdurmak için kullanılır. Mesane iltihabı veya idrar tutulması gibi ikinci derecede böbrek rahatsızlıklarında da kullanılır.
Kabak çekirdeği, büyümüş prostat veya prostat kanserinin mesaneden idrar çıkışını engellediği zaman gelişebilecek idrar yolları zorluklarından kurtarır.
Eskiden beri ev ilaçları olarak mide bulantılarında ve deniz tutmalarında da kullanılmıştır
Hangi zenginlikleri vardır?
Kabak çekirdeği, minerallerin mükemmel bir kaynağıdır. Bir bardağın ¼ ünü dolduracak kabak çekirdeği çinkonun tavsiye edilen günlük alımının %20 sini, magnezyum ve manganezin ise %50 sini sağlamaktadır.
Bazı B vitaminlerini içerdiği gibi kemik sağlığı ve kan pıhtılaşması için ihtiyaç olan K vitaminini önemli bir miktarda da içermektedir.
Yağ içeriğine gelince, kabak çekirdeği, hormon dengesi, beyin fonksiyonu ve cilt sağlığı için ihtiyaç olan omega 3 ve omega 6 esansiyel yağlarını birlikte almak için iyi bir kaynaktır.
Özellikle kimler yemelidir?
• Prostatı büyümüş kimseler
• Kısırlık veya hormonal dengesizliği olan kimseler
• Solucan ve tenya bulunan kimseler
• İdrar tutukluğu olan kimseler
• Mesane iltihabı olan kimseler
• Kemik erimesi olan kimseler
Önerilen kullanma şartları ve miktarlar
Kabak çekirdeği, çerez olarak yenebildiği gibi, musliye, salatalara veya fındık çekirdek kavurmalarına ilave edilerek te yenebilir. Günlük doz iki tatlı kaşığı veya 20-30 gr kadar olması uygundur. Sabah akşam devam edilir.
Güvenirlik
Kabak çekirdeği, genellikle allerjik bir gıda değildir ve oksalatların, ürik asitlerin ölçülebilir miktarlarını içerdiğine dair bilgi bilinmiyor
Kabak Çekirdeği prostat sağlığına katkı sağlayabilir
İyi huylu prostat büyümesi çoğunlukla 50 ve üstü yaşlardaki erkekleri etkilemektedir. Büyümeyi oluşturan faktörlerden biri testosteron ve onun ürünü olan DHT(dihydotestosteron) tarafından prostat hücrelerinin aşırı uyarılması olarak bilinmektedir. Kabak çekirdeği bünyesinde bulunan yağ bileşenlerinin, testosteron ve DHT tarafından oluşturulan prostat hücre çoğalımının tetiklenmesini engellediği gözlemlenmiştir. Bu konudaki bilimsel tartışmalar halen devam etmektedir. Kabak çekirdeği ekstratı ile kabak çekirdeğinin kendisi arasındaki ilişkiler de aynı derecede tartışmaya açıktır. Kabak çekirdeği yağı ekstratında bulunan Prostata faydalı olan bileşenler, kesinlikle kabak çekirdeğinde bulunmaktadır. Tek problem, çerez olarak alındığında prostatı destekleyecek bileşen miktarının yeteri miktarda alınıp alınamıyacağı hususudur.
Kabak çekirdeğindeki karotenoidler ve omega 3 yağlarının potansiyel prostat faydaları üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Diyetlerinde daha yüksek karotenoid bulunan erkeklerin BPH için daha az risk taşıdıkları bu çalışmalarda ortaya çıkmıştır.
Kabak çekirdeğinde Prostad fonksiyonunu pekiştirebilen ilave bir besin kaynağı da çinkodur. Bu sebeple çinko ve BPH arasındaki ilişki üzerinde araştırmalar sürdürülmektedir.
Erkeklerin Kemikleri için Koruyucudur
Daha yaşlı erkekler için kemik erimesi (osteoporotik) büyük önem taşımaktadır. 50 yaşın üzerinde 8 erkekten birinde kemik erimesine rastlanmaktadır. 45-92 yaş arasına değişen yaşlarda 400 erkek üzerinde yapılan bir(American Journal of Clinical Nutrition) çalışmada düşük çinkolu diyetle, düşük kan seviyesi ile osteoporosis arasında bir korolasyon olduğu tesbit edilmiştir. Kabak çekirdeği gibi çinko bakımından zengin bir diyetin prostad sağlığına yaptığı katkıya ek olarak kemik yoğunluğunun iyileştirilmesine de katkı sağlar
Mafsal İltihaplarında(artrit) Anti-enflamatuar Yararları Vardır
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda kabak çekirdeği eklenmiş diyetlerin uygulanması sonucunda enflamantuar semptomları düşürmede etkili olduğu belirlenmiştir
Sağlığa yararlı minerallerin, Protein ve Mono doymamış yağların Zengin bir Kaynağıdır
¼ bardak dolusu kabak çekirdeği almakla günlük magnezyum diyetinin %46.1’ ini, günlük demir diyetinin %28.7’sini, günlük manganez diyetinin %52’sini, günlük bakır diyetinin %24’ünü, günlük protein diyetini %16.9’unu, günlük çinko diyetinin %17.1’ini sağlanmış olmaktadır.
Kabak Çekirdeğindeki Phytosterollerle Daha Düşük Kolestor
Phytosteroller, kolestrole çok benzeyen kimyasal yapıya sahip, bitkilerde bulunan bileşiklerdir. Diyette yeterli miktarda bulunduğunda, kolestrolun kan seviyesini düşürmekte, bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve çeşitli kanserlerin riskini azaltmaktadır.
BENLER
Dikkat! Benler ölüm riski taşıyor Vücudumuzda doğuştan ya da sonradan oluşan benlerin bazıları kanser riski taşıyor. İster doğuştan olsun ister sonradan, bazı benler insan sağlığı açısından son derece tehlikeli. |
Benlerin oluşumunu "Melanosit adı verilen ve melanin pigmenti üreten hücrelerin oluşturduğu yapılardır" şeklinde açıklayan uzmanlar, bazı benlerin kanser riski taşıdığını belirtiyor. Küçük (1.5 cm), orta (1.5-20 cm) veya büyük (20 cm) olabilirler. Büyük konjenital benler üzerinde yaşam boyu melanom (kanser) gelişme riski yüksek olduğundan, plastik cerrahi girişimler ile çıkartılmaları gerekir. * Displastik benler: Çoğunlukla ergenlik çağında oluşur, ailesel olabilirler. Tek veya çok sayıda, düzensiz, keskin olmayan sınırlı, kahverengi, siyah veya kırmızı lekeler şeklindedirler. * Olağan benler: Çocukluk çağından erişkinliğe kadar herhangi bir yaşta oluşur, belli bir gelişim süreci izledikten sonra dururlar. Bazıları da yaşlılık çağında kaybolur. Benlerin tehlikeli olup olmadığını anlamak için öncelikle sayısına bakmak gerekiyor. Sayının çokluğuyla koyu renkteki benlerin varlığı ve özellikle renklerinde düzensizlik olanlar takip edilmeli. Örneğin, bir benin içinde birden fazla renk varsa, tehlikelidir. Ayrıca normalde oval ya da yuvarlak olan benlerin sınırları düzensiz, yani dantel gibi girintili çıkıntılıysa bu da riskli durumlardandır. Benlerin hareketlenmesi de tehlikelidir. Normal duran bir ben kısa süre içerisinde büyümeye ya da hızla renk değiştirmeye başlarsa takip edilmelidir. Bunun yanında benlerin büyüklüğü de uzmanlarca önemli sayılıyor. Benler yarım santimden itibaren risk taşımaya başlar. Bunun dışında kişinin diğer benlerinden daha farklı olduğunu düşündüğü, ani değişim gösteren, hızla büyüyen ya da görünüşünden endişe duyduğu benleri varsa, mutlaka bir hekime başvurması gerekiyor. Benlerin bütününe bakıldığında ve tüm türleri değerlendirildiğinde kansere dönüşüm riski yüzde bir civarında bulunuyor. Uzmanlar doğuştan olan benlerin, özellikle de büyük olanların kanser riski taşıdığını belirtiyor. Bu nedenle benlerin mutlaka yakından takip edilmesi, gerektiğinde de cerrahi olarak çıkarılması önem taşıyor. İçinde bulunduğumuz yaz aylarında benlerin güneşi gördükçe hem sayılarının arttığını, hem de yapılarının bozulup dejenere olabileceği uyarısını yapan uzmanlar, yanık yapacak boyutta güneşten etkilenen ciltlerdeki benlerin kanser oluşumunu hızlandığını vurguluyor. Herkesin düzenli olarak aylık periyodlarla benlerini kontrol etmesi gerekiyor. Bu kontroller sırasında bende asimetri, sınır düzensizliği, renk değişikliği (benin birden çok renk içermesi), belirgin büyüme, iltihabi reaksiyon ya da kanama tespit edilirse, bunun cilt kanseri belirtisi olacağı akıllara gelmelidir. Erken evrede ben kanseri, asimetrik, açık-koyu kahverengi veya siyah renk gölgelenmeleri içeren, keskin olmayan sınırlı bir lekedir. Kanser gelişimi açısından risk faktörü bulunanların üç ila 12 ayda bir hastaneye başvurarak, dermatolojik muayeden geçmesi öneriliyor. Benlerin incelenmesinde muayenenin yanı sıra benin 10 kat büyütülerek içindeki yapıların görünmesini sağlayan "dermatoskop" adı verilen bir el aletinden de yararlanılıyor. Benlerdeki bazı anormallikler çıplak gözle saptanabilecek duruma gelmeden önce de dermatoskop ile daha erken dönemde saptanabiliyor. DERMATOLOG Dr. Günnur Özarslan, kanser riski taşıyacak benlere bazı cilt tiplerinde daha sık rastlandığını belirterek, bunları şöyle sıralıyor: * Ten rengi açık olup, mavi, gri ya da yeşil göz rengine, yoğun çillere sahip olmak. * Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde aralıklı olarak yoğun şekilde güneşe maruz kalmak. * Çocukluk döneminde geçirilmiş güneş yanıkları öyküsünün bulunması. * Daha önce kanser geçirmiş olmak ya da ailede kanser öyküsünün varlığı. * Bireyde çok sayıda (ellinin üzerinde) ben bulunması. * Displastik (atipik) ben olarak adlandırılan düzensiz benlere sahip olmak. |