Thursday, April 12, 2007

ÜÇ BEYAZ: UN, TUZ, ŞEKER

Tuz Masalı
Son 30-40 yıldır, üç büyük bayaz tehlike diye tuz, şeker ve beyaz un’dan bahsedilmektedir. Bunlardan beyaz şeker ve beyaz un hakkında söylenenler doğrudur, çünkü her ikisininde doğal özelikleri bozulmuştur ve artık doğal değillerdir. Pygamberimiz ’’Ya Ali yemekten önce ve yemekten sonra bir miktar tuz seni 70 tür hastalığa karşı korur’’ buyurmuştur

Peygamber Efendimiz beyaz un mamüllerini kulanmamış ve kulanımını yasaklamış. Osmanlının son dönemine kadarda Müslümanlar beyaz un mamüleri kulanmamışlardır.Beyaz unda vitamin ve minerallerin bazıları ya tamamen yoktur veya oldukca azdır, çünkü kepekle birlikte en önemli lifli kısmı hayvan yemi olarak kulanılır.

Beyaz un:
Kepekli un sağlıklıdır, çünkü buğdaydaki mineral, vitamin, enzim ve amino asitler kabuğundadır. Kepeğin atılması ile birlikte bütün vitamin, mineral, enzim ve aminoasitler de yok olur ve bu nedenle beyaz un besleyici değildir. (geniş bilgi için budaya bak)

Beyaz un'la beslenen insanlarda sindirim rahatsızlıkları, deri hastalıkları, immün zafiyeti, cinsel güçsüzlük gibi birçok hastalık ortaya çıkar. Çünkü vücutta vitamin, mineral, aminoasit ve enzim yetersizliği ortaya çıkar. Bu vitamin, mineral, enzim ve amino asit yetersizliği haplarla kısa bir süre alınarak karşılanabilir, fakat uzun süre kulanılırsa bağırsaklar tembeleşir.

Bilindiği gibi bağırsaklardaki faydalı bakteriler K ve B12-Vitaminleri gibi karmaşık vitaminler üretirler ki bilindiği gibi bunları lifli besinlerden üretirler. Faydalı bakteriler kendileri için üretikleri bu vitaminlerin çok azını kendileri kulanırlar ve geri kalanı vücut tarafından değerlendirilir. Arılarda balı kendileri için üretirler ama çok azını kendileri tüketirken asıl ana kısımını insanlar tüketir.

Beyaz Şeker:
Şekerin kulanılması ise çok yenidir. Şekerin doğalı, yani birleşiminde vitamin mineral ve enzim içerdiğinden zararı pek yoktur. Örenğin eskiden kulanılan Turhal şekeri veya esmer şeker normaldir. Eskiden tatlandırıcı olarak bal ve pekmez kulanılırdı.

Şeker pancarından elde edilen şeker ilk zamanlar doğal iken sürekli yeni metotların geliştirilmesi ile şimdi beyaz şeker hiç vitamin mineral, enzim ve amino asit içermez ve en önemli kısmı hayvan yemi yapımında kulanılır.

Buda kandaki şekerin aniden yükelmesine sebep olur, çünkü vitamin, mineral, enzim, ve amino asit içermediğinden hızlı geçiş olur. Şeker kanda yükselirken bu şekeri hücreye taşıyacak olan insulini yeterince salğılanaması nedeniyle zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabilir. Bu nedenle doğal şeker kulanılmalıdır.

Tuz nedir?
Tuz sodyum ve klor elementlerinden oluşur ve 1 gram tuzun suda çözülmesi ile 0,6 gramını kloriyonu ve 0,4 gram sodyumiyonu ortaya çıkar. Yetişkin bir insanın vücudunda 100 gram sodyum ve 77 gram klor bulunur. Bu elementler kan, lenf, hücreler, dokular, kemik, kıkırdak ve kirişlerde bulunur. Klor ayrıca mide asidi için gereklidir.

Sodyumiyonu vücudun osmotik (geçişmel, geçişen) yapısında çok önemli rol oynar. Yani hücrelere besleyici maddenin (vitamin, mineral, enzim, amino asit ve glukoz gibi) girişi ve hücrelerdeki artık maddelerin dışarı çıkarılmasında, kısaca transportta rol oynar. Ayrıca sinir ve kaslarda uyarıları iletmede rol oynar. Sodyum-potasyumla birlikte hücrelere giriş ve çıkışları konturol ederler.

Kloriyonunun yetersizliği kanın pH-Değerinin asitleşmesine buda asidoza sebep olur, asidozsa çok tehlikeli bir durumdur. Asidoz böbrek zafiyeti, akçiğer iltihaplanması, aşırı kusma ve ishale sebep olur. Klor bilindiği gibi şehirlerin su şebekesine katılır, çünkü klor mikropları öldürür. Klor aynı şekilde bağırsaklardaki zararlı bakterilere ve bunların üretiği zehirli gaz ve zehirli alkolleri zararsız hale getirir.

Tuz tansiyonu ne zaman yükseltir, şayet kişi daha önce böbrek iltihaplanması geçirmiş ve bu iltihaplanma kronikleşmişse, bu ağrı vermez. Kişi kronik böbrek ağrılarını unutur, fakat böbrekler kronik iltihaplı olması nedeniyle sodyumlu birleşikleri süzemez.

Böylece kanda sıvı oranı artar ve buda yüksek tansiyona sebep olur. Örenğin sodyum (Na+) ve karbonik asit (HCO3-) birleşerek sodyumhidrojen karbonat (NaHCO3) oluşur ve bu dışarı atılamaz. Yani bu sadece kronik böbrek iltihabı olanlarda olabilir aksi halde tuz yüksek tansiyona sebep olmaz.

Arteryo skleroz:
Yüksek tansiyona genelikle arteriyo skleroz (damarların yağlanması, daralması ve setleşmesi) nedeniyle ortaya çıkar. Buda genelikle aşırı et, peynir, yumurta ve mamullerini yeme, alkol ve sigara içme nedeniyle olur.

Az tuz alındığında sodyum yetersizliği nedeniyle aritmi (kalpritim bozukluğu), yurğunluk, başağrısı ve bayılma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yüksek tansiyona karşı alınan ilaçlar (antihipertensif) üreyi artırır, trigliserid, kolesterol ve şeker metabolizmasını bozar, kan akışını yavaşlatır ve buda yüksek tansiyona sebep olur.

Diyet tuzu:
Diyet tuzu adı ile üretilen sodyumsuz yeni tuz: potasyum, magnesiyum,kalsiyum ve bir düzine organik asit içermektedir. Potasyum, sodyumun yerini tutmaz ve ayrıca acı bir tadı vardır. Potasyum besinlerde yeterince mevcut olup ayrıca ekstra almaya gerekte yoktur. Ayrıca ekstra potasyum alındığında sodyumun karşıtı (antigonistik) olduğundan hücrelerdeki transport işlemide negatif etkilenir. Hücrelere besleyici maddeler girer ve artık maddeler dışarı çıkar ve bu sodyum-potasyum dengesi ile olur.

Denge bozulursa hücrelerdeki artık madde dışarı atılmazsa hücreler çöp hücreye dönüşür. Bilindiği gibi psikolojisi bozuk bazı insanlar evdeki çüpü dışarı atmadığı gibi dışarıdaki çöpü evlerine çekerler ve bu çöp yığını bütün çevreye hastalık yayan mikrop yuvasına dönüşür. İşte hücrelerde böyle olabilir ve o zaman kişi hemen kolay hastalarnıve hastalıklardanda kolay kolay kurtulamaz.

Araştırmalar:
1-) New York’dan Prof. Dr. Michael A. Aldermann Amsterdam’da yaptığı konferansta 1400 kişi üzerinde yaptığı araştırmada az tuz alanların, çok tuz alanlara göre % 20 oranında daha çok kalp krizine yakalandıklarını tesbitetmişdi. (Nhp. 7.2001.1072)

2-) Dünyada en çok tuz kulanan millet olarak bilinen Japonların diğer milletlere göre daha sağlıklı ve uzun ömürlü oldukları bilinmektedir.

3-) Prof. Dr. K. Stupe (Kassenarzt 4.1997) az tuz alan yaşlılar üzeride araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar sonucu yaşlılarda konsentrasyon zafiyeti, algılama zafiyeti, hafıza zafiyeti gürüldüğünü tesbitetmişlerdir. Hatta yaz aylarında yeterince tuz ve su almayanlarda kolapsüs (kan dolaşımının durması) sebep olduğunu tesbitetmiştir. (Nhp. 7.2001.1072)

4-) Gelişme çağındaki çocukların az tuz alması halinde gelişme anormalikleri, yorğunluk, başağrısı, okulda anlamama, zorlanmalarda nefes darlığı, deri hastalıkları ve erken yaşlarda yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara, sebep olur. (Nhp. 7.2001.1072)

5-) Remscheid’dan Prof. Dr. H. Kaulhausen Bayreuth’e eğitim seminerinde hamile bayanların tuz ve su alımını azaltmaları halinde hamilelikleri üzerinde kötü etkiler sebep olabileceğini beyan etmiştir. (NM.10.95.44)

6-) New York’tan Prof. Dr. A. Aldermann ve ekibi 1900 erkek ve 1000 bayan üzerinde 4 yıl süren bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda az tuz alanların çok tuz alanlara göre daha fazla kalp krizi görüldüğünü tesbitetmiştir. (GM.7-8.1996.37)

KAYNAK

No comments: